Akdeniz Çimento

Gelişmiş Ülkelerde Çimento Tüketim Trendleri ve Analizleri

04.08.2025
Gelişmiş Ülkelerde Çimento Tüketim Trendleri ve Analizleri

Çimento, modern altyapı ve yapılaşmanın temel bileşenlerinden biridir. Ancak gelişmiş ülkelerde çimento tüketimi, daha önceki hızlı artış dönemlerinin ardından yavaşlama veya hatta azalma eğilimine girmiştir. Bu içerikte, gelişmiş (OECD) ülkelerdeki çimento tüketim trendlerini; nedenlerini, geleceğe dönük projeksiyonları ve sürdürülebilir inşaat stratejileri perspektifinden detaylı olarak analiz ediyoruz.

1. Küresel denge ve gelişmiş ülkelerin gerileyen payı

1970’lerde OECD ülkeleri küresel çimento üretiminin yaklaşık %64’ünü oluşturuyordu. Ancak 2020 itibarıyla bu oran yaklaşık %12’ye düşmüştür. Bu hızlı gerileme, inşaat sektörü talebinin gelişmekte olan ülkelere kaydığını göstermektedir :contentReference[oaicite:1]{index=1}.

2. Tüketimde yavaşlama: OECD'de durağanlaşma

OECD ülkeleri genelinde kişi başına düşen çimento tüketimi, uzun bir süre inşaat ve altyapı yatırımlarıyla yüksek seyretmiş olsa da artık neredeyse sabit kalmıştır. Yeni altyapı talepleri azalmış, yenileme ve bakım odaklı tüketim öne çıkmıştır :contentReference[oaicite:2]{index=2}.

3. Avrupa’da düşüş eğilimleri

CEMBUREAU bölgesinde (AB ülkeleri ve çevresi) çimento tüketimi 2021’de 248,6 milyon ton iken 2022’de 237,7 milyon tona gerilemiştir, bu da yaklaşık %4,5’lük düşüş anlamına gelir :contentReference[oaicite:3]{index=3}. Örneğin:

  • Finlandiya: −%5.1
  • Norveç: −%5.5
  • Almanya: −%6.8 (tıpkı AB genelinde)
  • İsviçre ve İsveç gibi bazı ülkelerde küçük artışlar gözlemlenmiştir.

Euroconstruct öngörülerine göre 2023’te −2.5%, 2024’te −0.6% ve 2026’ya kadar hafif yüzeysel iyileşmeler beklenmektedir :contentReference[oaicite:4]{index=4}.

4. ABD ve Kanada’da durum nasıl?

2023 yılında ABD’de çimento üretimi yaklaşık 91 milyon ton olarak kaydedilmiştir. Tüketim ise bu üretime yakın seviyelerde kalmakta olup, ithalat da toplam tüketimin %22’sine yaklaşmaktadır :contentReference[oaicite:5]{index=5}. Diğer gelişmiş ülkelere kıyasla denge korunmaktadır ancak hızlı büyüme öngörülmemektedir.

5. Tüketimin yapısı: Yıkama mı idame mi?

Gelişmiş ülkelerde çimento tüketimi artık yeni yapı üretiminden çok yenileme, restorasyon ve altyapı bakım onarımlarına yönelmiştir. Bu yapı, talebin sürdürülebilir projelere kaydığını da göstermektedir.

6. Sürdürülebilirlik ve düşük karbon stratejileri

Avrupa ve Kuzey Amerika’da çimento sektöründe “düşük karbon” hedefleri öncelikli hale gelmiştir. Çimento üreticileri, klinker oranını azaltmak için uçucu kül, cüruf ve silis dumanı gibi katkı maddelerine yönelmekte; ayrıca karbon yakalama (CCS) teknolojilerine yatırım yapmaktadır :contentReference[oaicite:6]{index=6}.

7. Gelecek projeksiyonu: Küresel pazar büyüyor ama lokasyon değişiyor

Genel olarak küresel çimento talebinin hızlı büyümeye devam etmesi beklenirken, bu büyüme büyük ölçüde gelişmekte olan pazarlardan (Asya, Afrika, Ortadoğu) kaynaklanacaktır :contentReference[oaicite:7]{index=7}.

Gelişmiş ülkelerde kısa vadede büyüme sınırlı kalacak, ancak sürdürülebilir materyallerle birlikte konut ve altyapı iyileştirmelerine odaklanan talep devam edecektir.

8. Mimaride ve yapı malzemelerinde değişim sinyalleri

Gelişmiş ülkelerdeki mimarlar, inşaat malzemelerinde daha çevreci ve düşük karbonlu çözümler aramaktadır. Bu bağlamda blended çimentolar, alternatif bağlayıcılar ve 3D beton baskı teknolojileri tercih edilir hâle gelmektedir :contentReference[oaicite:8]{index=8}.

9. Yatırım ve düzenleyici ortam

AB’de “Green Deal” çerçevesinde çimento sektöründe sürdürülebilirlik yatırımına teşvik sağlanmakta ve döngüsel ekonomi yaklaşımı yaygınlaştırılmaktadır. Bu eğilim, çimento talebinin yapısını doğrudan etkilemektedir :contentReference[oaicite:9]{index=9}.

10. Sonuç Değerlendirmesi

Gelişmiş ülkelerde çimento tüketimi, artık “yüksek hacimli üretim” dönemi yerine “kaliteli, sürdürülebilir ve bakım odaklı” projelere evrilmektedir. Yüzdesel olarak düşüş eğilimi gözlenen bu pazarlarda, tüketiciler düşük karbonlu çözümleri benimsemekte ve sektörü çevresel hedeflere yönlendirmektedir.

Bu durum, geleceğin yapı sektörü için yeni bir yapı modeli sunar: Artık büyüme sadece üretim miktarıyla değil, “çevre dostu performansla” tanımlanacaktır.